18 Aralık 2012 Salı

We are accidents waiting to happen // Efsane Yaşarken Farkındalık





The King of Limbs ve Radiohead ‘in diğer albümlerinin maruz kaldığı muamele üzerine;

Dün Coşkun Irmak’ın bir dizi için yazdığı ve dizi karakteri Şair Arif tarafından dillendirilen “ Dünün şarkıları varken yarının şarkıları ilk başta kabullenilmez,tepki görür; şu an kabullenilmiş dünün şarkıları da aslında ilk çıktıklarında yarının şarkılarıydı” sözleri aslında kinayeli bir biçimde toplumun yeniliğe karşı ilk direncini eleştirse de müzik dünyasında bunun somut örneğini halen daha yaşıyoruz..

Radiohead…Belkide Pink Floyd ile birlikte gelmiş geçmiş en yaratıcı müzik grubu.. Belki daha da ötesi.. Hayata karşı duruşları,duyarlılıkları, müziklerine öylesine yansımış ki hiç bir zaman tutan şarkılarından yada tarzlarından kendi özgün eserleri olmasına rağmen nemalanmadan, değişen dünyada yerinde saymayan bir anlayışla, her defasında yenilikçi bir bakış açısıyla risk alıp yeni hayallere dalıp gittiler ve giderek artan sevenlerini de beraberlerinde sürüklediler..

İlk albümleri Pablo Honey’deki Creep şarkısıyla dünya çapında “tek şarkılık grup şöhreti”ni yakalamaları onlar için yeterli olmadı. Ancak dünyanın tek düze yaşamaya alışmış,yeniliklere üşengeç toplumları (ör:Türkiye) için fazlasıyla yeterli oldu ki hala Radiohead denince daha sonra çıkardıkları ve bu albümle kıyaslanamayacak şaheserlere rağmen akla gelen ilk şarkı özelliğini koruyor.

The Bends albümü ile birlikte dünya çapında şöhret yakalamaları ki her ne kadar sonraki albümlere kıyasla daha ulaşılabilir/çözümlenebilir bu albümün gerçek değerini bulması uzun yıllar alsa da, bu kanaldan nemalanmaya devam etmeleri için teşvik edici olmaktan öte, bir sonraki albüm ile belki de müzik tarihinin en başarılı, en farklı, en daha önce tekrar edilmemiş düzenleme ve soundunu tattırdılar dünyaya -> Ok Computer

1997 yılında yurdum kendini ilerici sanan gençliği Beatles, Grup Yorum, Barış Manço, Deep Purple, Led Zeppelin, Aerosmith,Rolling Stones, Cem Karaca’larla sabaha kadar olan “derin” sohbetlerde 2000lere hazırlanmakla haşır neşirken, elbette ki Ok Computer fark edilemeyecekti. İlericilikleriyle gurur duyan bu nesil elbette ki çok başarılı olan ve sonsuza dek saygıyı hak edecek yukarıdaki ve benzeri sanatçıları tabulaştırmaktan da ne hazin ki haz duyacaktı. Oysa belki de müzik tarihinin en devrimci en ilerici albümü Ok Computer sadece 100 metre ötelerindeki müzik marketlerde, ya da yanı başlarındaki bilgisayarlarındaydı..

Tabii ki bu vurdumduymazlıktan sadece ilerici araştırmacı nesli suçlamak doğru olmaz. Her şeyden önce Radiohead üyeleri henüz gençti ve bir grubun saygıyı hak etmesi için ya ölmeleri ya da dinazorlaşıp (bir başka deyişle endüstrinin kuklası olup) billboardlarda isimlerinin sıkça anılması gerekiyordu..

Müzik endüstrisinin ticari olarak albüm pazarlama stratejisi sosyal medya (ör:lastfm.com)’nın, forumların yaygınlaşmasıyla; kısaca bilginin paylaşım hızının artmasıyla fetret devrine girdi. Herkes gördüki dünyanın gidişatına pasif olmayı reddeden insanları sayesinde Ok Computer çoktan farkedildiği gibi, bir başka müzik devrinin başlangıcı niteliğindeki başta Amnesiac,Kid A ve de Hail to the Thief ile birlikte dünyanın en çok dinlenen grubu oluvermişler(!)di..

Pek tabii ki insanları sağırlaştıran bu piyasaya Radiohead’in bir diyeceği olacaktı. Thom Yorke’un "En uyumlu ve kesin biçimde, 'bizi neyin hareket ettirdiği'ni anlatma çabası. In Rainbows bizim klasik albümümüz, Transformer'ımız, Revolver'ımız, Hunky Dory'miz." sözleriyle özetlenen şaheser In Rainbows albümü, piyasaya mp3 formatında bedava olarak sunuldu. Müzik piyasası için devrim niteliğinde olan bu karar uzun yıllar boyunca tartışılsa da, günümüzde bir çok grup benzeri uygulamaya gitmeye başladı.. İnsanlara daha dinlemedikleri bir şeyi para verip almalarını isteyemezsiniz stratejisi müzik endüstrisine ağır bir darbe vurdu. Plak şirketleri EMI, Radiohead'in geçmiş parçalarından oluşan "best of" albümüyle pek zavallı ve komik bir karşılık verdi bu modern çağın dehalarına...

Ve son albüm the King of Limbs... Albüm çıkalı  1,5 yıl oldu ve kimse daha ne olup bittiğini anlamış değil... Deneysel grup müziğinin elektronik ve akustik enstrumanlarla barıştırılmasının zirve albümü olduğunun fark edilmesi için dünyaya bir 10 yıl süre tanımak gerekiyor... Türkiye? Öncelikle önde gelen "cool" gruplarımızın fosilleşmiş şarkıların coverlarından ya da birebir aynı düzenlemelerinden nemalanmalarına bir son vermeleri gerekiyor...

Özetle dünün şarkısı “Street Spirit”, “Subterrenean Homesick Alien” da, yarının şarkısı “Lotus Flower”, ”Bloom” da bizim, bizden, insandan... Sadece biraz özen, biraz saygı, biraz sabır...

Bize faydası olabilecek hiçbir şey özensiz ve sabırsız bize gelmeyecek. Bu da doğanın kuralı değil mi zaten?